Monday, June 11, 2012

It travel-vatan millet aşkına Yoon Kye Sang

saçma başlık oldu, ama böyle atmış bulundum kendisini. kişisel olan vatan millet kısmını geçersek niye "it" travel, niye "travels" değil de travel falan bilmiyorum,girişteki tanıtımdan uydurduğum kore ünlüleriyle gezi programı yapan bir seyahat acentası. ne kadar tutar bu atmasyon teorim bilmiyorum, içindeki adam kim onu da bilmiyordum zaten de bu yaz eve gidemeyecek olmak bana koyuyor, bunun aşkına izledim kendisini. bir de beni şaşırtır mı acaba diye... genel olarak avrupalı turistlerin ucuz hava yolları sayesinde antalya ve istanbula gelip geldikleri yer hakkında bilgi sahibi olmayı geçtim haritasına dahi bakmadan ahkam kesmeleri bitiriyor beni, o kadar abuk soru ve yorumlarla karşılaştım ki... ve izlemeye "koreli, beni şaşırt, geldiğin yere bakmış ol" diyerek başladım...
(benzeri saçmalığa bazı türk program sunucularında da raslamıştım zamanında)



ilk başta, evet biraz hayal kırıklığına uğradım, geliyorlar tipik ayasofya-sultan ahmet kehkeh yorumlar falan.. sonraysa öyle beklediğim kadar saçma yorumlar yapmadılar, ben de sevindim. düşündüm işte ooo oraya gitmeyeli şu kadar zaman olmuş,bi dahaki istanbula gelişte gitmeli, şurda bi han vardı nooldu ki, beri de bu vardı oraya da gideydi gibi... şu yukarıdaki yorumu da duyunca aferin kerata dedim.

bu arada, kim la bu diyenler varsa ben gibi, greatest love daki doktormuş google görsellerin dediğine göre. ben benzetemedim. tamam korelilerin hepsi aynı değil, o ayırdı yapabiliyorum genellikle, ama sorunum şu ki ben aynı insanın iki halini çoğu zaman benzetemiyorum, gidip başkası sanıyorum. sırf bu tv deki ünlüler değil tanıştığım ve sadece 2 gün gördüğüm koreli kızlar için de bu böyle. ben dikkatsiz, onlar süs püs tarz yapma şevkinde olunca böyle oldu. neyse, eskinin şarkıcısı bugünün oyuncusu abimizin derdi program esnasında çektiği fotoğraflarla bir kitap yayınlayabilmek imiş, ama fotoğrafçılığa yeni yeni heveslendiği için çok başarılı görmüyor kendisini. kim ki bu yoon kye sang diyince gördüğüm şu sitede adamın çektiği resimleri paylaşmışlar (otobüsle gezmişler ya, sevdim kokoşluk yapmayışını.her gelen yabancı minibüse ve şehirler arası otobüse binmelidir)


allahım o midye dolmayı yiyince gıda zehirlenmesi yaşamamış ya, daha ne isterim beklerim ben. lisanstayken işte bölüm kulübü olarak uluslararası basit bir organizasyon düzenlemiştik, sokakta gördüğü her gıda benzerine atlayan bir de japon kız vardı katılımcıların arasında, motivasyonunu takdir edip "kızım sen japonyada büyümüş avrupa hijyeninde serpilmiş bi hatunsun, dokunur sana bu kadar aburcuburun mikrobu bir günde" diyip durduysak da o kaşla göz arasında çocuk gibi lüpletiyordu bulduğunu, ama hepsinden sağlam çıkıp da taksimde sokak arasındaki seyyar midyeciden yediği midyeler kızın neredeyse istanbuldaki son yemeği olunca.. bilmediğim midyecide yedirmem turiste midye dolma, öyle bir tedbirim var kendimce


offf, anılağğğr a döndü yazı.. ikinci bölümünü bitirmedim ben daha,ilkinden daha iyiye benziyor ya da ben önyargımı yendim... izlemek isteyen olursa mysoju'ya türkçe altyazılı olarak koymuşlar

adamımız sanki git gide kendini fotoğraf konusunda da geliştiriyor:




o karşılaştıkları korelinin dediği de ne üzücüydü esasında, pamukkaleye gitmişler, su yoktu, beyaz değildi falan gibi yorumlarda bulunuyor haklı olarak... talan ettik doğayı, bkunu çıkarana kadar da farkına varmayacağız ne acı ki....

Saturday, June 9, 2012

vay korelim

şu ara yine sazanlık var bünyede. iğne deliği kameralara takıldım ve öyle googlelamış iken bu blogda gördüm ki elin korelisi yine önce davranmış, pazara ne de güzel bir ürün sunmuş keratalar




özetle, tek pozluk polaroid kartpostal yapmış adamlar. video biraz uzun, afrikaya yardım projesini anlatıyor kartpostaldan ziyade.


yarın unutmazsam marketten edindiğim bir kutu içecekle kibrit kutusundan kameramı yapmak gibi bir planım var. pin hole-iğne deliği kamera da ne olaki diyenler için de, hiç işte deli dürtmesiyle teknoloji bolluğunda ilk fotoğraf makinesi prensibine geri dönme diyebilirz sanırım.

çok muhteşem fotoğraflar çekilmiyor, hele de dijitalin o güzelim kolaylığına, çekmek üzere olduğun şeyi görmeye alışmışken, esasında bu iğne deliği kameralarda hesaplamak bir durup da düşünmek gerekiyor eğer gerçekten kafadaki bir kompozisyon çekilmek isteniyorsa, ha yok derdin bu değilse (ben gibi), lomo-vari şekilde (günümüzdeki adı instagram mı oldu acaba?) rasgele çekmek süpriz efektlerle karşılaşmak da mümkün. hareketli cisimleri ise net çekemiyorsun doğal olarak, pozlamayı biraz uzun tutmak gerekiyor pek, öyle saniyede üç beş kare keyfini hikayeciliğine pek el vermiyor

belki veriyordur? denemedim ki..

neyse, başka birilerinin daha canını çektirdiysem aşağıda nasıl yapılacağını anlatan bir video var. olmadı türkçe de bir sürü sitede anlatımı gözüme ilişti


 



hayır bu herşeyi kendim yapayım özentisiyle iyice çapulcu sanacak dışardan gören, ondan da çekinmeye başlasam mı acaba...