Saturday, October 29, 2011

gosick

son zamanlarda yaptığım tercihlerin içinde bir yerinde hayatımdan parçalar bulmayı mı seviyorum nedir anlamadığım bir şuursuzluğum var.


mesela blogu ilgilendirecek kesimlerden örnek verecek olursam parttime işlerden dolayı working i izlemek, bartenderla ristorante paradisoya tapmak, keza antique bakery filmini çok sevmek, slam dunk tan bahsetti diye protect the boss izlemek, i m a cyborg but thats okdeki yodelinge bayılmak, alplerde isviçreye sınırı olan uydurma bir ülkede geçiyor diye okuduğumdan gosick izlemek, gibi... aklıma gelenler bunlar şimdilik, böyle bir dünya benim etrafımda dönüyor halleri diğer bir deyişle.




ama bu son örnekte isyan ediyorum, pes ediyorum akşam akşam izlediğim 9 bölümlük gosickten sonra..

oysa ki yine umutluydum, arka plandaki alpler, kızın tren yolculuğundaki halleri, kehkeh gülmeleri, espri anlayışı, polisiyesi, aptal abisi, tipik ya da klişe denebilecek saf yardımsever japon çocuk...  ama şu sonraki bölümler çok sıktı beni. şuraya yazıyorum da sonra ne izlesem ne izlesem dersem kaldığım yerden sıkılmaya devam edeyim.

yok öyle demeyeyim, aslında hala umutluyum, yirmi küsür bölümlük seri illa bir yerinde düzelir di mi?
değil mi??



adam gibi eğlendirirler di mi bu kızı? önüne öyle çerezler sunmazlar yirmi bölüm boyunca? daha japon çocuğumuzun güçlüadamolucamişkenceleri-acıları falan da girer heralde işin içine?

gosicki, "go sick"e çevirmezler di mi?




o değil de; ooooo opa cupa...lumbaj , lumbaj, lumbalaj ajde ajde ajde,lumbaj , lumbaj, lumbalaj ajde ajde ajde....

Friday, October 28, 2011

paradiso kissu




sevemedim seni.

sevemedim, george un cool ve elegantlığını yavaş hareket ederek sağlamaya çalışmasını, bazı sahnelerin sırf mangayı okuyanlar hatırlasın ama diğerleri anlamış olmasın havada kalsın diye konulmasını, sarı-pembe punk çiftin punklığının sadece piercingle verilmiş olmasını, hikayenin koşturmacayla geçiştirilmiş olmasını ama gereksiz yavaş bi oyunculuk sunulmasını, anne-kız-kendini bulma, ya da caroline-george olaylarının anlamsızlaştırılmasını, ve o en sonda yaptıkları kıyafetin rezil edilmesini... sevemedim evet. goergeun zamparalığı bile yoktu. ama yine de nana dan daha başarılı bir live-action olmuş. (live action kelimesini de kim çıkardıysa artık...)

ya aslında o kadar kötü değil, yeni ergenler sever muhtemelen de ben yıllar evveli okuyup hem mangasını hem animesini pek sevdiğim şeyin böyle üstünkörü geçilmesine kızdım. 




j




ai yazawa iyileşse de şu rock- punk ruhlu mangalara devam etse...

Wednesday, October 19, 2011

6 billion others





enteresan bir belgeselimsi. bazı konularda sorular soruluyor bir çok ülkeden insana, bazen alakasız olduğunu düşündüğünüz insanlar benzer cevaplar veriyor bazen de tersi.. özünde insan, insan işte..

aşağıdaki videoda, ilk amca çok şeker

Monday, October 17, 2011

once upon a time there was a pig...

... a pig whose name i dont remember at all
did he have a name to begin with??


.... is what i ve been imagining but truth is something like below... 
yep, rain still makes me happy. i mean happier than snow..




"Ai No Shitsutakabutta"

Sunday, October 2, 2011

yordun beni penguin drum




bişeyleri çözümlemeye başlasaydık biraz biraz, gitgide daha çok soru işareti oluşuyor sanki? bir de git gide açılış müziği hipnotik etkiler yaratıyor sanki bende