Tuesday, January 17, 2012

sıkıcısın ya da sıkıntılardayım

...bilemedim. ama birşey beğenemedim bu ara. sadece şey diyeceğim, bir iki bölümünü izlediğim (ve sıkıldığım) şu wild romance dizisinde bizim buralardan bir müzik giriyor sanki şapşal anlarda. allahım bulamadım hangi şarkı, ama çok bildik -ya da feci andıran- bir şarkı, türkü, bir müzik işte..


bunun dışında.. çay üzerine kitaplar okuyup dururken filmlere de bir göz atayım diyip, şunu gözüme kestirdim ama baktığım iki-üç sitede ve kütüphanede yoktu. fragmanı hoşuma gitmişti oysa ki, sankim bir asya usulü "little miss sunshine"..

(belki de değildir,kim bilir...)
(kim bilir?)




öylesine, kendime not gibisinden... boş vakit denen şeyle karşılaştığımda aramalık olsun..








"boş vakitlerinde ne yaparsın"
hafiften sinir oluyorum "boş vakit" tanımının iş/okul dışındaki zaman olarak algılanmasına, oysa bir insanın ilgi duyduğu şeylere ayırdığı vakit "boş"tan sayılmamalı... okula,işe,hobilere, kendime-etrafımdakilere zaman ayırdıktan sonra geliyor bana göre "boş vakit" ki 24 saatlik sistemde son bir kaç aydır bulamıyorum kendisini o apayrı


...diyip apayrı bir konu, bşa geri döneyim. sherlockun ikinci sezonu ne güzel başlamış öyle

Sunday, January 8, 2012

en güzel japon balıkları sizlerle olsun




bir türke göre en güzel japon balığını bir japonun yapması çok şaşırtıcı değil belki de?


bu adamı rüya kuyruklu japon balıklarının dışında ilginç kılansa yaptığı üç boyutlu (görünümlü) balıklar.

aslında yeni bir metod değil yaptığı, kat kat resimleyerek ,katların arasını mumsu tabakayla sabitleyerek üç boyutlu görüntüye ulaşıyor. muhtemelen bir adı vardır tekniğin ama ben bilmiyorum, balık dışında benzeri mantıkla yapılmış ürünleri/eserleri görmüşsünüzdür belki siz de?

ama ben aşağıdaki videoyu izledikten sonra pek sevdim. internetten gördüğüm kadarıyla resimlerini daha başarılı bulsam da diğerleri de hoş. şu ara buralarda ilginç bir sergi falan düzenlenmiyor, şehir(ler)de dolaşıp etrafı kolaçan etmeyeyse benim çok vaktim yok.. neyse o değil konu, londrada international creative network adında bir galeri varmış asyalı sanatçıların eserlerini sergileyebileceği.

riusuke fukahori de geçen ay hem eserlerini sergilemeye başlamış, hem de gitmişken elini boyaya daldırmış; o yapmış kimileri fotoğrafını çekmiş kimisi de aşağıdaki videoyu...
















bu da sitesi olsa gerek? http://goldfishing.info/




(japonca öğrenmeye çabalayıp sonunda üşenmem bir hata mıydı diyorum bazen...)

Friday, January 6, 2012

tam tam tam

günlerden bir gün, film zevkine güvenebileceğim bir japon arkadaş yapacakbirşeyyoksatoplaşıpyemekyapalım etkinliği sonrası hali hazırda toplanmış kalabalığı mı fırsat bildi toplanmanın sebebini mi unuttu hatırlamıyorum nereden esti ama bize tıka basa yemenin ardından izlenebilecek en enterasan filmlerden birini izletti.
hani bazı filmler olur ya, yönetmen ya da senarist ne kafasındayken bunu yaptı dersiniz çok mu zeki olduğundan yoksa çok mu farklı olmak istediğinden bilemezsiniz ama ortada enterasan sahneler vardır... tampopo da bizim için o izleyişle böylesi bir kararsızlığa sürükleyen filmlerden oldu o gün. bir ara tekrar izleyeyip karar vermeyi planlıyorum zira konuşarak olmayacak,o kadar söylediğim halde daha kimseye izletebilmiş değilim. izlediğimiz grup içindekiler zaten direk tiksindiler filmden

özetle üstten bir "noodle/ramen" filmi alttan biraz kültürel eleştiri kenardan köşeden ise az biraz fantazi katılmışı; kısa hikayelerle bir edilmiş komedi; ama kahkalarda süründüren cinsinden değil. (yazar burda halkı uyarıyor: bir "hana kimi" beklemeyelim)





böyle yazdın da ne oluyor şimdi a kuzum bu filmde derseniz de şöyle ki, kovboy kılıklı kamyon şöförümüzün, restoran sahibi bir anneye en iyi ramen nasıl yapılırı öğretmesiyle başlayıp japonyadaki noodle ve yemek kültürü üzerine hikayeciklerle genişleyen (nasıl yenmeli-yemeğe saygı- batılı vs japon (höpürdetmeli mi höpürdetmemeli mi)-alışkanlıklar...), aralarda ana hikayeye dönmeyi unutmayan; kısaca "yemek" kavramının japon kültüründeki yansımalarıyla love of food-food of love arası bir yerde kendini unutturmayan bir film tampopo. eminim başta bahsettiğim arkadaşlar sevmemiş olsalar bile hala hatırlıyorlardır filmi.


hmm yine konuyu anlatamadan geçtim di mi? o kısmı beceremiyorum galiba..

görseller içinse bkz: google