Saturday, September 15, 2012

yok artık

ay çok güldüm, birinci kattakilerin çocukları parti veriyor, bina gangnam style la çalkalanıyor... bu kadar mı ünlü bu şarkı ya ahaha

hayır asyalı da değiller, balkan ülkelerinden ve gayet asi ergen tipindeler, gangnam da neymiş


diğer bir şaşırmamı da buraya koymalık video ararken yaşadım, bunca insan yağmur altında ey maşallah



yok anlamıyorum ben bu işleri


Sunday, September 9, 2012

approved for adoption

yapacak daha iyi bir şey yoktu, saati de denk gelmişken izleyip pek beğendim bu belçika-fransa, az biraz da kore ve isviçre işbirliğinden çıkma "animated documentary"i. bilemedim bunun bir türkçesi var mı, adamın hayatı üzerinden koredeki savaş sonrası epey yüksek sayıdaki ailesiz çocuğun amerikalı bir hayırsever(?!) öncülüğünde akın akın amerika ve avrupada evlat edilişinin hikayesini animasyon, ve adamın günümüzdeki ve çocukluğundaki video ile fotoğraflarının birleştirilerek anlatıldığı bu filmin sınıflandırması olan tanımın.
öeyh bi bitiremedim cümleyi. çoğunlukla animasyon biraz fotoğraf biraz da video yani. evlat edinilmek ne demek, bambaşka bir kültür ve ırktan geliyorken uyum nasıl sağlanıyor, evlat edinilenin aklından neler geçer bunları anlatıyor 75 dakikada.





film (diyelim kısadan, geçelim?), aslında jung'un çizgi romanlarının, yine kendisinin kimliğini aramaya 44 yaşında koreye ilk defa dönmesi sırasında çekilen görüntlerle birleştirilmiş hali.

"bal renkli" jung beş yaşında korede bir polis tarafından sokakta bulunuyor, yetimhaneye veriliyor ve sonra amerikalı misyonerlerin kurduğu dernek sayesinde, oturdukları yerde koreli çocuk evlat edinme modası olan belçikalı bir aile tarafından evlat ediniliyor, fakat bu modaya kaptırmış ailelerden biraz farklı olarak geldiği yeni ailenin hali hazırda 4 pembe-sarı boy boy çocuğu var. baba yumuşak, anne ise tüm gününü çocukların koşuşturmacası arasında geçiren bir çokları gibi biraz asabi ve sabırsız. yine de bebek olarak evlat edinilen yeni koreli kardeş gelene kadar keyfi yerinde sayılır jung'un, sonrasında ise beni kimse sevmiyor sorgulamaları, haytalıklar, kendini sevdirmeye çalışmalar gizliden, ergenlik, arkadaşlık, büyüme gerilimleri şeklinde kısaca.. aynı zamanda evlat edilmenin ona kattıklarının farkında jung, en azından karnım tok sırtım pek düşüncesinde

fragmanları biraz özetler sanırım?


Approved for adoption - Trailer Eye on Films by eyeonfilms

anne arada huysuzlansa da diğer çocuklar ayrımcılığa gitmeye kalkışsa da kardeşlerin özellikle büyük kızın jung u sahiplenişleri çok şekerdi, mesela fragmanda da var, jung kızın eteğinden taş atıyor sonrasında kızlar pis asyalı gibisinden ırkçılık yapmaya kalkışmışken caroline mıydı adını unuttum büyük kız sen benim kardeşime nası öyle dersin diye hemen savunuyor, kızlar nereden de kardeşin oluyor senin diyince görmüyor musun ne kadar benziyoruz ikimiz de düz saçlıyız mı ne öyle bişey diyordu ki yirim böyle kardeşleri



gerçek yaşanmışlıkların yanı sıra, jung un kabuslarının ya da hayallerinin yansıtılışını da beğendim ben.


ve bir de sonradan hikayeye dahil olan müzisyen bu aile var. jung, kasabalarındaki tek koreli arkadaşı sayesinde bunlara çizimlerini göstermeye gidiyor. o, ortamın kore kültürü taşıyan atmosferinden etkileniyor, bu çift ise jungun çizimlerinde yakaladıkları kore yansımalarına şaşırıyorlar.





bir kaç ay önce konuyla gayet alakasız bir sebepten google dan etraftaki dernekleri arıyordum, o ara gözüme koredeki ailenizi mi arıyorsunuz temalı dernekler çarpmıştı (http://www.kimchi.ch/ derseniz tabi yanlış anlarım sizi). ilginç bulsam da sıradan bir insan gibi önemsememiştim izlerken alakayı kurdum. aslında en basidinden açıp wikipediayı baksam neler 1 neler2 var imiş... malum kore şusu busu izleyenler farketmiştir anan baban sağ mı sorusu kız istemede kutsal bir yere sahip. sonra da öz koreli misin, içinden min gibi şeyler önem tutuyor sosyal statüyü belirlerken..

wiki'de de çok acı yazmışlar ya..
"In addition, most Western countries started to face a shortage of healthy, domestic babies available for adoption in this period, as a result of social welfare programs, legalized abortions and use of contraception. Many Western couples became open to the idea of adopting children from abroad.
This was the start of a popular trend which is still present today, as the demand for babies by infertile, upper- and middle class couples in the West is rising (Jang, 1998). The procedure of international adoption is today a growing and often favoured method for couples to build their families and new countries are constantly opening up for international adoption, both as sending and receiving countries"

kore savaşından 2000lere kadar yaklaşık ikiyüz bin çocuk "batıda" evlat edilmiş, bu sayı azalsa da günümüzde korede doğan her 250 çocuktan biri amerikalı bir aile tarafından evlat ediliyormuş. bunlar işin ruhsuz sayısal kısmı, bir de o batıya uyum sağlayamayıp intihar eden yüksek bir oran var evlatlıklar arasında. böyle işte. bilmem koreliler ne kadar önemsiyordur, ama üzüldüm ben ilk evlat edilenler adına, jung'un filmin sonunda bahsettiği kasabasındaki diğer koreli çocuklar adına..(spoilera kaçmadan anca üzüntü sunabiliyorum sanırım?)

bu dışlanma konusu açısından sakamichi no apollon aklıma geldi. animasyondan girmişken değinesim geldi..  kardeşleri kabullense de kendini dışlanmış hisseden çocuk vardı,olay korede değil japonyadaydı ama sene yine 60lardı galiba. bunu da pek tavsiye ederim buraya kadar okuyan olduysa..


çok uzattım.

annesiyle kavga ettikçe öz annesini arıyor jung, ve çizimlerle kendine ideal bir dünya kursa da jung onun için hikaye mutlu sonla bitiyor diye sevindireyim potansiyel izleyicileri


facebook sayfasına da bi dolu resim koymuşlar üstteki gibi, ön izlenim edinme açısından bakmak isteyen olursa... bilmiyorum zira internette var mı ya da belçika ve fransa dışında gösterime girer mi diğer ülkelerde.


ve bir de... resmi site niyetine bir blog u var animasyonun. içinde "making of"ları var. ben bunları izlemeyi sevsem de ancak fransızca bilenler için şimdilik bunlar

Tuesday, September 4, 2012

what is your function in life?

her filmin vardır bir kilit cümlesi. kilit demeyeyim de akılda yer edici bir repliği.. survive style 5+ için de hayattaki amacını sorgulatan(?)bu cümle filmin en hatırlanası repliklerinden, bence bu ve "come baby, come come baby"





çok renkli bir o kadar da absürd bir japon filmi survive style 5. 5 grup karakter var, bunlar etrafında dönüyor dolaşıyor kesişiyor hikaye. daha doğrusu 4 grup ve bunları bağlayıcı beşinci kiralık katilimiz.

benim favorim ölmeyen, ölmedikçe gömülüş şekline göre güçler kazanan ablayla sevgilisi mi kocası artık neyse o. diğerleri de bir hipnozcu, onun acayip bi espri anlayışına sahip reklamcı metresi, ingiltereden ithal katil ve onu getirten tercümanı, hipnozun etkisiyle kendini kuş sanan baba ve ailesi ve de hangisi daha abuk bilemediğim 3 hırsız... gerçi absürd dedim de genel bir mesaj içermiyor değil film, o kadar saçmalamamışlar

renklerin, müziğin ve ritmin güzel ayarlanmasında ise kesinlikle yönetmenin aslında reklamcı olması yatıyor, ama neyin kafası sorusunu cevaplamaya yeterli bir bahane değil bu.



"come baby"



kuzum siz ne içtiniz derdim belki ama en azından gen sekiguchi ve tada taku ikilisinden çıkan şu reklamı izledikten sonra aslında o reklamcı karaktere çok da şaşırmadım



öyle işte. japonların absürdlemesine dayanabilen, bunu sevenler için ideal ve renkli gayet.