Saturday, October 29, 2011

gosick

son zamanlarda yaptığım tercihlerin içinde bir yerinde hayatımdan parçalar bulmayı mı seviyorum nedir anlamadığım bir şuursuzluğum var.


mesela blogu ilgilendirecek kesimlerden örnek verecek olursam parttime işlerden dolayı working i izlemek, bartenderla ristorante paradisoya tapmak, keza antique bakery filmini çok sevmek, slam dunk tan bahsetti diye protect the boss izlemek, i m a cyborg but thats okdeki yodelinge bayılmak, alplerde isviçreye sınırı olan uydurma bir ülkede geçiyor diye okuduğumdan gosick izlemek, gibi... aklıma gelenler bunlar şimdilik, böyle bir dünya benim etrafımda dönüyor halleri diğer bir deyişle.




ama bu son örnekte isyan ediyorum, pes ediyorum akşam akşam izlediğim 9 bölümlük gosickten sonra..

oysa ki yine umutluydum, arka plandaki alpler, kızın tren yolculuğundaki halleri, kehkeh gülmeleri, espri anlayışı, polisiyesi, aptal abisi, tipik ya da klişe denebilecek saf yardımsever japon çocuk...  ama şu sonraki bölümler çok sıktı beni. şuraya yazıyorum da sonra ne izlesem ne izlesem dersem kaldığım yerden sıkılmaya devam edeyim.

yok öyle demeyeyim, aslında hala umutluyum, yirmi küsür bölümlük seri illa bir yerinde düzelir di mi?
değil mi??



adam gibi eğlendirirler di mi bu kızı? önüne öyle çerezler sunmazlar yirmi bölüm boyunca? daha japon çocuğumuzun güçlüadamolucamişkenceleri-acıları falan da girer heralde işin içine?

gosicki, "go sick"e çevirmezler di mi?




o değil de; ooooo opa cupa...lumbaj , lumbaj, lumbalaj ajde ajde ajde,lumbaj , lumbaj, lumbalaj ajde ajde ajde....

No comments:

Post a Comment