Monday, December 5, 2011

King of Baking: Kim Tak Goo

öehh ne drama ne drama, içim şişti. sankim bir yaprak dökümü ama 30 bölüm halinde ziplenmişi... yaprak dökümüne kaç yıl sığdırdılar bilmem ama burada yirmiyedi yılı falan sığdırdılar heralde o 30 bölüme. dayanamadım gerçi bir on bölüm kadar atladım. olaylar nasılsa son bölümde çözülecek onun verdiği bi gönül rahatlığı da var bu kore dizilerini izlerken genelde.

bir antique bakery bir my name is kim sam soon havası aramıştım aslında itiraf etmek gerekirse,  baking king deyince bu kadar da üst üste olaylar silsilesi beklemiyordum ama adamların da öteki türlü bir niyeti hiç olmamışmış meğersem

ve ayrıca bir kez daha anladım ki böylesine açık seçik kronolojik anlatım izlemeyi sevmiyorum, bir ileri iki geri yapsalar daha izlenir olurdu ama kim kafa yoracak o geçişleri düzgün ayarlamak için di mi belki de.. bana bebeliklerinden danalıklarından her anlarından, üstüne bir de deja-vulardan ve akabinde anıların tekrarlanışından bıkkınlık geldi.. pastanede geçen sahneler eğlenceliydi kabul de her kötünün iyi bir gerekçesi vardırı böyle karakterler kendileri eni konu dile getirince bayıyor sayın senaristler.

aslında belki sindire sindire izlemek isteyenler için iyidir, çok sevilmiş zamanında zira (belki sevmeyen bir benimdir?) king of baking imiz daha doğmadan bize karakterleri ve kişiliklerini tanıtarak başlıyor dizi, sonra çocukluğunu izliyoruz, bize bi an aksi izlenimi verse de öyle kolaydan kral olunmuyor tabi ki dramalarda. sonra da işte çileler çileler ki ne çileler,bi gidin istemiyorum sizi dese de tak goo'nun burnunu sürttürmeler kaçırmalar tartaklamalar ve mutlu -kısmen beklenmedik- bir son.. çocuk perişan oldu valla son gücüne kadar kavga edip kız kapısında bayılmaktan

ayrıca böyle de uyuz baba karakteri zor bulunur heralde. kötü desen değil iyi desen yanından geçmiyor. kişiliksiz herif. sinir oldum

şimdi böyle yazarken kendimde anneanne potansiyeli görüyorum aslında, dizi/film karakterlerine kızmacalar o öyle olurmu a kızanımlar...

neyse dizi de sevdiğim şeyler de oldu,mesela pastane sahibinin torununun geceleri yaptığı ama kimsenin sallamadığı pastalar.. getirsen bana yerdim ki bunları


o değil de gün gelsin benim de öyle kocaman tezgahım olsun yoğurayım yoğurayım yumurayım, keseyim doğrayayım mutfaktan çıkmayayım...
böyle de sıkılmam.

No comments:

Post a Comment